Thursday, September 30, 2010

Hera

Internette takip ettiğim yazarlardan biri sevgili köpeğini  ''O benim Zen Ustam'' diye anlatıyordu. Bizim minik Zen Ustamız da bir yıldan fazla bir süredir bizimle yaşamaya devam ediyor.. Yaptığı tüm yaramazlıklar düşünülürse O'na Zen Ustası demek ne kadar doğru olur bilemiyorum ama....

Gün içinde onu izlerken, aslında hayatla başa çıkmak için bize ne kadar çok öğreteceği şey olduğunu düşünmeden edemiyorum. Yemek yiyor, oynuyor, uyuyor, bahçedeki çimlerin üzerine uzanıp uzun uzun manzarayı seyrediyor. Daha da önemlisi hiç bir zaman ne geçmişi düşünüyor, ne de geleceği, sadece şimdiki zamanda ve burada. Bizlere ve kendi küçük dünyasındaki diğer insanlara karşılıksız verdiği sevgi ise sonsuz..

Herkez için çok kolay değil biliyorum ama umarım bir gün sizinde bir Zen Ustanız olur...

Tuesday, September 14, 2010

Ruhu Doyuran Kitaplar (4): Mutluluk Projesi

Bu yaz başında Migros'un tüm kitaplarda yaptığı %40 indirimden yararlanarak, istediklerimin yanında, bir kaç tane de sadece kapağını beğendiğim için aldığım kitaplar olduğunuda itiraf etmeliyim, ama şanslıydım ki içlerinden bir tanesi tam bir hazine çıktı. '' Mutluluk Projesi''

Beni okuyorsanız bilirsiniz, mutlu yada mutsuz olmanın, hayatımızın en güzel anının, gününü yada yılını yaşamamızın bir kader değil, seçenek olduğuna kuvvetle inanıyorum. İşte Amerikalı yazar Gretchen Rubin'de buna kuvvetle inananlardan ve oturmuş bir de proje gerçekleştirmiş. Son derece keyifli, eğlendirici, yüzlerce fikirle dolu, kolay okunabilen, harika bir kitap. Mutlu olmakla ilgilenenlere kesinlikle tavsiye edilir :))


Bu arada sayfalarında bir başka çok sevdiğim kitaba dokundurma yapmadan da geçememiş Gretchen...

''... Thoreau'nun Walden Pond'a taşınması, Elizabeth Gilbert'in ( Ye, Dua Et, Sev ) İtalya, Hindistan ve Endonezyayı dolaşması gibi radikal mutluluk projeleri de beni son derece heyecanlandırıyordu. Yeni bir başlangıç, kendini tamamen adama, bilinmeze yapılan yolculuk; bu arayışları aydınlatıcı bulduğum gibi, o insanların gündelik sorunlarını bir kenara bırakmaları da bana heyecan vermişti.

Ama benim projem farklıydı. Ben maceracı bir ruha sahip değildim ve olağanüstü bir değişimi üstlenmek de istemiyordum. ..... Bir ailem ve bırakın tüm bir yıl, bir hafta sonu bile ayrılmamı olanaksız kılacak sorumluluklarım vardı.

Daha da önemlisi, hayatımı reddetmek istemiyordum. Hayatımı kendi mutfağımda daha fazla mutluluk bularak aslında değiştirmeden değiştirmek istiyordum. Biliyordum ki sonunda mutluluğu öyle uzak bir yerde ya da olağandışı şartlar altında bulmayacaktım....''

Doğru söze ne denir??

Wednesday, September 1, 2010

Yaratıcılık

''Yaratıcılık her birimizin içinde olan sanatçıya aittir. Yaratmak bağlantı kurmaktır. Sanat kelimesinin kökeni birbirine geçme, birbirine uymadan gelmektedir ki, bu bizim her gün yaptığımız bir şeydir. Hepimiz ressam olamayabiliriz, ama hepimiz sanatçıyız. Ne zaman bir şeyleri birbiri ile uydursak, yaratırız. Bu ekmek yapmakta olabilir, çocuk da, ya da günü yaşama da..''
Corita Kent


Bu sıralar yaratıcılık ile ilgili çok fazla kitap, blog ve makale okumakla meşgulum. Yaratıcılığın sadece ressamlara, ozanlara, yazarlara verilen tanrısal bir armağan olmadığını, hepimizin içinde bir sanatçı yattığını yeniden hatırlıyorum.

Etrafınızdaki çocuklara bir göz atın. Neredeyse istisnasız hepsi korkusuzca resimler yapıyorlar, yepyeni dans figürleri, şarkılar üretiyorlar, anlatacak sürüyle yepyeni hikayeleri de var.... Ama sonra bir gün büyüyoruz ve içimizdeki bu küçük sanatçıyıda derinlerde sımsıkı kapalı bir kutuya kapatıyoruz ve çoğumuz bu kutunun kapağını da bir daha açmıyor.

İlkokuldayken en ciddiye aldığım işlerden biri evimizin arka bahçesini bir tiyatroya dönüştürüp, arkadaşlarımla, mahalledeki diğer çocuklara kendi yazdığımız oyunları sergilemekti. Küçük bir oyuncu ve kimi zamanda yönetmen olarak neşeyle koşuşturup durduğumu hatırlıyorum.

Kasım ayındaki en büyük aktivitem ise, Aralığın başındaki doğum günüm için arkadaşlarıma davetiyeler hazırlamaktı. O zamanlar kartondan kesip hazırladığım küçük kartların üzerine yaptığım çalışmalara kolaj dendiğini yıllar sonra öğrendim. Ve otuz yıldan fazla bir süreden sonra tekrar bir kolaj yaptığımda ne kadar mutlu olduğuma en başta kendim şaşırdım.

Oturup çocukluğumu düşündüğümde içimdeki sanatçının ürettiği yığınla proje aklıma geliyor. Keyifle gülümsüyor ve sonrada o harika küçük sanatçının yavaş yavaş yok olduğunu hatırladıkça hüzünleniyorum. Ama hiç bir şey için geç değil, değil mi???

Ya sizin, sizin içinizdeki o küçük sanatçı neler üretirdi. Hatırlayın ve onun yaptıklarını tekrarlamaya çalışın ve bakın ne kadar mutlu oluyorsunuz.....