Friday, July 31, 2009

Yolculuk

Aşağıdaki cümleleri kim söylemiş bilmiyorum ve bende biraz kötü tercüme ettim galiba ama ne olursa olsun ara sıra mola verip manzaranın tadını çıkarmayı ihmal etmeyin...

'Hayat yolunda ilerlerken, varacağınız noktaları iyi seçin ama oraya ulaşmak için acele etmeyin. Kısa yolları tercih etmeyip, biraz arka sokaklarda dolanıp, manzaranın tadını çıkartın. Unutmayın ki bu yolculuğunuzun değeri, varacağınız noktada değil, yolculuk sırasında olmayı başardığınız insanla ölçülür.'

Tuesday, July 21, 2009

Çiller


Küçükken çocuklar benimle 'çilli, çilli ' diyerek dalga geçerlerdi..
Nedenini anlamazdım...
Büyüdüm kozmetik dükkanlarına gittim, satıcılar ısrarla çillerimi geçireceğini garanti ettikleri kremleri bana satmaya çalıştılar.
Nedenini yine anlamadım..
Çünkü ben çillerime bayılıyorum.
Bir yerde okudum..
'Çilleri olmayan bir yüz, yıldızsız gökyüzüne benzer'
Ya sizin çilleriniz var mı??
Fotoğraf: flickr

Monday, July 13, 2009

Hayaller

Tarih tekerrürden ibaret diye bir söz vardır ya, bu galiba kendi tarihimiz içinde geçerli. İlkokula başladığım yıl en büyük hayalim bir bisiklete sahip olmaktı. Bütün bir yıl annemle babamın başının etini yedikten sonra, hepsi beş olan bir karne getirerek yaz tatilinde o zamanlarki en büyük hayalime ulaşmıştım. Sonrasında da hemen bisikletten düşerek ön dişimi kırmış ve uzun yıllar sürecek bir dişçi maratonuna başlamıştım ama o tamamen bambaşka bir konu..İşte şimdi aradan çok çok yıllar geçti ama şimdilerde yine aynı hayallerdeyim. Aynı Audrey gibi gelecekteki köpeğim Coco'yu önümeki sepete oturtup, oradan oraya pedallara basıp gidivermek istiyorum. Aslında şimdiki Ayşegül'ün işi yedi yaşındaki Ayşegül'e göre daha kolay. Kimselerin başının etini yemeden çarşıya gidip bir bisiklet alabilir ama şimdiki Ayşegül sadece bir bisiklet değil, bisikletli bir hayat istiyor. Çarşıya, pazara ya da dostlarını ziyarete bisikletle gitmek, arabayı sadece uzun yolculuklarda kullanmak istiyor..



Ama bildiğiniz gibi İstanbul bisiklet düşmanı bir kent, Datça ise biraz daha iyi ama bu sıcaklarda alışveriş için en az bir 10 km gitmek gerekiyor ki, maalesef Lance Armstrong değilim... Dolayısıyla hala hayallerdeyim... Ama her şey hayal etmekle başlarmış değil mi??? Bu sıcak yaz günlerinde siz nelerin hayallerini kuruyorsunuz??

Thursday, July 9, 2009

Dolunay

Bu hafta Datça'da kalabalık ve eğlenceli günler geçiriyoruz. Dün tüm günü kalabalık bir aile grubu ile Palamutbük plajında geçirdik. Tüm gün boyunca denize girildi, oyunlar oynandı, yenildi içildi, hatta ara ara gölgeliklere çekilinip kısa kısa şekerlemeler bile yapıldı.

Akşam yemeği için yine oradaydık..Deniz kıyısına kurulan uzun masamızda yemeğin ve sohbetin tadını çıkartırken, yaşadığımız güzel günün bize son bir hediyesi daha vardı: Dolunay...

Önce denizin tam üzerinde kırmızı kocaman bir top olarak göründü, sonra yavaş yavaş yükseldikçe rengi parlak bir sarıya dönmeye başladı. Siyah gökyüzünde ilerledikçe denizin üzerine düşen yansımaları nefes kesici idi. Etraftaki masalarda sesler hafiften kesilmeye başladığında anladım ki, dolunay'ın sihirli ışıkları herkesi en azından kısa bir süreliğine de olsa kendi iç dünyasına doğru bir yolculuğa çıkartıyordu.

Sonra çok sevdiğim bir zen hikayesini hatırladım. Günün birinde bir zen ustasının küçücük kulübesine bir hırsız girmiş ancak çalacak hiç bir şey bulamamış. Tam gitmek üzereyken zen ustası hırsızı yakalamış. 'Beni ziyaret etmek için çok uzun yoldan geldin, elinin boş gitmesine izin veremem, hediye olarak üzerimdeki kıyafetleri al' diyerek hırsızın şaşkın bakışları arasında üstündeki herşeyi çıkartıp adama verivermiş. Sonrasında çıplak, kulübesinin önünde otururken, başını yukarı kaldırmış ve gökyüzündeki ay'ı görmüş. 'Zavallı adam' demiş, ' o'na bu güzel ay'ı verebilirdim.'